DERSSSSMARRRRKET

TEST SORULARI PARÇA SORULARI-1 PARÇA SORULARI-3   PARÇA SORULARI-4

PARÇA SORULARI  - 2


                 Kirpinin biri bir kaynağın başında su içiyordu. Orada bulunan bir yılanla aralarında kavga çıktı.Yılan ikide birde saldırıyor ve su içmek için başını uzatan kirpiyi dikensiz olan boynunun altından veya karnından sokmak istiyordu. Kirpi bir türlü rahat su içemedi. Nihayet kızarak başının üzerindeki dikenlerle yılanın canını acıttı. Bunun üzerine kavga daha çok kızıştı. Başka başka cinsten ve bambaşka şekillerde olan bu iki hayvanın arasındaki çarpışma görülecek şeydi.

                 Aldığı yaradan gözü kızan yılan, çılgıncasına saldırıyor, fakat kirpi büzülüp kapanıyor ve her tarafı dikenlerle kaplı yusyuvarlak bir top haline geliyordu.Nihayet yılan, bu dikenler arasında da sokacak bir yer aradı. Bulamayınca kirpinin etrafına çöreklenerek açılsın diye bekledi. Kirpi, ansızın hafifçe açılarak yılanın başını, altına alıverdi ve bir gülle gibi üzerinde yuvarlanarak yılanın vücudunu dikenleriyle boydan boya delik deşik etti. Artık yılan yaşayacak halde değildi.

1.             Kirpi ile yılan arasında kavga çıkmasının nedeni nedir?

a)     Yılanın, kirpinin rahatça su içmesine fırsat vermemesi.

b)     Kirpinin dikenlerini yılana batırması.

c)      Suyu hangisinin önce içeceği konusunda anlaşamamaları.

d)     Kirpi ile yılan arasında daha önce bir anlaşmazlığın geçmiş olması.

 

2.             Kirpi niçin yılana dikenlerini batırdı?

a)     Yılan onu karnından ve boynnundan soktuğu için.

b)     Yılan kendini soktuğu zaman acıya dayanamadığı için.

c)      Yılanın su içmesine engel olmak için.

d)     Yılanın kendisine rahat vermeyişine sinirlendiği için.

 

3.             İki hayvan arasında kavganın artmasının nedeni nedir?

a)     İki hayvanın başka cins ve şekilde olması.

b)     Kirpinin, yılana dikenlerini batırması.

c)      Kirpinin dikenlerinin yılanı korkutması.

d)     Yılanın, kirpinin başını ısırmaya çalışması.

 

4.             Yılan, kirpiyi sokamayınca ne yaptı?

a)     Kirpinin etrafına kıvrılarak, başını çıkarmasını bekledi.

b)     Kirpinin dikenlerinin ortadan kalkacağı anı beklemek için yanına çöreklendi.

c)      Kirpiyi yenemeyeceğini anlayıp bir kenara çöreklendi.

d)     Kirpinin üzerine çöreklenip açılsın diye bekledi.

 

5.             Bu yazıdan çıkan atasözünü, hangisi daha doğru açıklar?

a)     Gülme komşuna gelir başına.

b)     Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır.

c)      Çalma elin kapısını çalarlar kapını.

d)     El elden üstündür.


ÇİFTÇİ  İLE  GEÇİMSİZ  OĞULLARI

Bir çiftçini oğulları birbirleriyle hiç geçinemez, boyuna çekişirlermiş. Babaları ne dediyse kâr etmemiş, huylarını bir türlü değiştirmemişler.  Adamcağız sözle başa çıkamayacağını anlamış, bari bir örnek göstereyim demiş. Oğullarını çağırıp bir yığın çubuk istemiş. Çubuklar gelince hepsini bir araya bağlamış, oğullarına verip:
          --Kırın bakayım şunları, demiş.  
           Uğraşmışlar, uğraşmışlar, çubukları bir türlü kıramamışlar. Bunun üzerine çiftçi demeti çözmüş; çubukları birer birer vermiş, hepsi de çabucak kırılmış. Baba:
        --Görüyorsunuz ya evlâtlarım, siz de birleşirseniz düşmanlarınız size bir şey yapamaz, ama birbirinizle geçinemez, çekişirseniz, karşı koyamaz, yenilirsiniz demiş.

1.         Çiftçi çocuklarının hangi durumlarına üzüntü duyuyor?

            A) Tembelliklerine                                 B) Anlaşmazlıklarına

            C) Beceriksizliklerine                           D) Saldırganlıklarına

2.         “Kâr etmemiş” sözü yerine bunların hangisini kullanırsak, tümcenin metindeki anlamı bozulmaz?

            A) Kazanmamış                                   B) Benzetememiş

            C) Değiştirememiş                              D) Yarar sağlamamış

3.         Baba, çubukları bunların hangisini anlatmak için kullanmıştır?

            A) Yaşamla savaşma gücü                B) Kişisel zenginliklere sahip olma   

            C) İyi huyları geliştirme                       D) Kardeşlerin geçim durumu

4.         Aşağıdaki ifadelerden hangisi çiftçinin davranışını en iyi anlatıyor?

a)     Başbaşa verince işler kolay bitiyor.

b)     Kalem kılıçtan keskindir.

c)      Bin nasihat yerine bir olay yaşamak daha ders vericidir.

d)     Büyüklerin sözünün dinleyenler her işi başarır.

5.         Bu minik hikâyenin ana fikri nedir?

a)     Kardeşler daima iyi geçinmeli.

b)     Birlikten kuvvet doğar.

c)      Büyüklerin sözü dinlenmeli

D)  Devamlı kavga edenler zayıf düşerler.


ESKİCİ

                        Bir gün halası, sokaktan bağırarak geçen bir satıcıyı çağırdı.
            Evin avlusuna, sırtında bir torba, elinde bir ufacık iskemle ve uzun bir demir parçası olduğu halde dağınık kılıklı bir adam girdi. Torbasında da mukavva gibi bükülmüş bir tomar duruyordu.
           Konuştular. Sonra önüne bir sürü patlak, sökük, parça parça ayakkabı dizdiler.
          Satıcı, iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti. Bu dört yanı duvarlı, tek kat, basık ve toprak evde öyle canı sıkılıyordu ki…
          Şaşarak, eğlenerek adamı seyerediyordu. Mukavvaya benzettiği kalın deriyi iki tarafı keskin incecik, sapsız bıçağıyla kesişine, ağzına bir avuç çividolduruşuna, deri parçalarını pis bir suya koyup ıslatışına, hepsine bakıyordu.           Bir aralık nerede ve kimlerle olduğunu keyfinden unuttu, dalgınlığından ana diliyle sordu:
         --Çiviler ağzına batmaz mı?
         Eskici, başını hayretle kaldırdı. Uzun uzun Hasan’ın yüzüne baktı:    
         --Türk’müsün sen?
         --İstanbul’dan geldim.
         --Ben de o taraflardan… İzmit’ten.

1.           Sokaktan bağırarak geçen satıcı hangisidir?

              A) Eskici             B) Turşucu                  C) Meyveci                     D) Sebzeci

2.                Parçaya göre, eskicinin mesleği nedir?

   A) Eski eşya alıp satmak                     B) Eski ayakkabı tamir etmek

  C) Eski elbise alıp satmak                   D) Eski ev eşyası alıp satmak

3.          Sokaktan geçen eskiciyi kim çağırmıştı?

            A) Çocuk                                                 B) Çocuğun halası 

            C) Çocuğun babası                               D) Çocuğun dayısı

4.         Evin avlusuna gelen eskicinin beraberinde hangisi yoktur?

            A) Sırtında torba                                     B) Elinde ufacık iskemle          

C) Uzun demir parçası                          D) Tümü vardır

5.         “Canı sıkılmak” deyiminin anlamı nedir?

a)     Bir yerini acıtmak   

b)     Acılara karşı dayanıklı olmak

c)      Bir kimseye öfkelenmek 

d)     Yapılacak işi olmadığından içinde bir sıkıntı duymak

6.             “Kimlerle olduğunu keyfinden unuttu.” cümlesinde geçen  “Keyfinden
            unuttu.”
    ne demektir?

A) Neşesinden durumu hatırlamamak           
B) Canı çok sıkılmak
C) Geçim sıkıntısı çekmek                                 
D) Üstün yaradılış

7.          “Seyretmek” ne demektir?

            A) Kızgın kızgın bakmak                      B) Öfkeli bakış

            C) Okşayarak sevmek                        D) Eğlenmek için bakmak


            …“Çocuk Adası’ndaki eğitim biçimine, çocuğu yormayacak, sıkmayacak, bıktırmayacak bir yöntem verilmeliydi. Çocuk herşeyden önce çocuktu. Oynamak, koşmak, hareket etmek, spor yapmak isterdi. Bu, onun en doğal hakkıydı. Çocuklar halen, öğleden önce dört, öğleden sonra da dört olmak üzere günde sekiz saat ders yapıyorlardı. Bu çok uzun bir süreydi ve çocuğun oynamak, koşmak… gibi doğal haklarını sınırlandırıyordu. Dersler hiç değilse beş saate indirilmeliydi. Dahası, öğretmenler, çocuğu okula ve derslere bağlayıcı bir yöntem benimsemelidirler. Çocuk, yaşıyla, düzeyiyle hiçbir ilgisi olmayan birtakım ayrıntılarla zorlanmamalı, rahatsız edilmemeliydi…”

1.         Çocuklar için uygulanmakta olan eğitim biçimi nasıldı?

a)     Çocuklara uygundu.

b)     Öğretmen ve velilerin istediği gibiydi.

c)      Ülkemizin şartlarına uygundu.

d)     Çocuğu yoran, sıkan ve bıktıran bir eğitim biçimi vardı.

2.          Parçaya göre çocuğun en doğal hakkı neydi?

a)     Ders çalışmak                   

b)     Gezmek

c)      Oynamak, koşmak, hareket etmek, spor yapmak

d)     Disiplinli ve saygılı olmak

3.         Çocuk Adası’nda, çocuklar günde kaç saat ders görmeliydi?

            A) Sekiz saat                           B) Yedi saat                   
           
C) Beş saat                              D) Altı saat

4.         Çocuk Adası’ndaki öğretmenler, nasıl bir yöntem benimsemeliydi?

a) Her şeyi, bütünüyle çocukların isteğine göre yapmalıydı.

b) Her şeyi, bütünüyle kendi bildiği gibi yapmalıydı.

c) Çocuğu okula ve derselere bağlayan bir yöntem benimsenmeliydi.

d)  Her bakımdan, halen uygulanmakta olan eğitim biçimine göre hareket edilmeliydi.

5.         Halen uygulanmakta olan eğitim, çocuğa göre nasıldı?

a)     Çocuğun yaşına ve isteklerine uygundu.

b)     Çocuğa göre geriydi.

c)      Çocuğun yaşı ve düzeyi ile hiçbir ilgisi olmayan ayrıntılar içeriyordu.

d)     Tamamen gereksizdi.

6.         Parçanın anadüşüncesine en uygun seçenek, aşağıdakilerden
             hangisidir?

a) Çocuk için en önemli şey oyundur.

b) Çocuk eğitilirken oyundan yoksun kalmamalı, ona, yaşına ve düzeyine uygun bilgiler verilmelidir.

c) Öğretmenler, çocuğa okulu ve dersleri sevdirmelidir.

d) Günde sekiz saat ders fazladır.

7.         Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
            A) Çocuk ve eğitim
           
B) Eğitim konusundaki ana - babaların görüşü
            C) Çocuk ve oyun   
            D) Öğretmenlerin benimsemesi gereken eğitim biçimi


               Şu birkaç günlük ömrümüzün saadet içinde geçirmek hepimizin tek isteğidir. Hatta yalnız kendimiz değil devlet de bütün teşkilâtıyla bütün imkânlarını milleti biraz daha mesut etmeye muvaffak olmak için kullanıyor. Zaten hayattaki her çabanın sonu hep bu kapıya çıkar. Devlet adamlarından, ilim adamlarından, kâşiflerden, mucitlerden tutun da, filozoflara, ediplere şairlere kadar herkes insanları daha mesut etmek için çalışmaktadır. Gel gelelim, mesut olmak öyle kolay olunur şeylerden olmadığı için gene de saadete bir türlü erişemediğinden şikayet edenler çoktur. Hatta filozoflara bakarsanız, insanların mesut olmalarına bazen tabiatları, yaradılıştaki özellikleri engel olmaktadır. Genel olarak mesut olmanın başlıca şartı sayılmasına rağmen zenginlik de her zaman insanlara saadet getirmiyor. Bakıyorsunuz zengin bir adam, her istediğini yapabilecek güçte görünen bir adam; can sıkıntıları içinde, tatsız bir hayat sürmekte ve meselâ kıt kanaat geçinen bir adamın hayattan aldığı zevki bir türlü alamamaktadır. İşte saadet dediğimiz şey de zaten budur. Bu hayattan zevk alabilme gücüdür.

1.          Parçaya göre insanların hayattan zevk alabilme gücüne ne denir?

            A) Mutlu olma                                      B) Mutsuz olma  

C) Hayırseverlik                                  D) Yaşama zevki

2.          İnsanları daha mesut etmek için kimler çalışmaktadır?

            A) Devlet adamları                              B) İlim adamları

            C) Kâşifler, mucitler, filozoflar            D) Tümü

3.         Filozoflara göre insanların mesut olmalarına engel olan nedir?

            A) Huyu, yaradılışı                                B) Diğer insanlar

            C) Dostları                                           D) Arakadaşları

4.         “Muvaffak olmak” ne demekir?

            A) Başarmak                                       B) Başarısız olmak

            C) Üstün yetenekli                              D) Yeteneksiz

5.         “Zevk” nedir?

            A) Hoşa gitmeyen durum                   B) Hoşa giden durum 

            C) Tartışılan durum                             D) Tartışılmaz durum

6.         “Mucit”  kime denir?

            A) Tarihi roman yazan kimseye        B) Şiir yazan kimseye

            C) Buluş yapan kimseye                   C) Roman, hikâye yazan kimseye

7.         “Edip”  sözcüğünün bugün kulanılan karşılığı nedir?

            A) Şair                 B) Ressam            C) Turist                  D) Yazar

8.         “Saadet”  nedir?

            A) Mutluluk          B) Mutsuzluk          C) Olgunluk            D) İyiliksever