DERSSSSMARRRRKET

TEST SORULARI  PARÇA SORULARI-1  PARÇA SORULARI-2  PARÇA SORULARI-4

PARÇA SORULARI  - 3


 


                                       
ÖRS  BAŞINDA
                                       
--Kalk gidelim

--Hayır oğlum, şimdi benim iş vaktim
               Bak, ben daha ocaktaki demirleri dövmedim.
      Mavimtırak alev saçan ocağımın önünde
                           Şu ak, kızıl demirleri dövmek gerek bugün de.
            

                 Yalan değil, bu dünyada cennet gibi yerler var.
                           Ancak ekmek kazananlar, bundan bir zevk duyarlar.
               Yoksullara bir cehennem gibi gelir her bucak.
            Onun için benden sana öğüt olsun çalışmak.

                                                            ( Mehmet Emin YURDAKUL )

 

1.         Babası niçin oğlunun çağrısına uymuyor?

            A) Gezmek istemediği için                  B) Yorgun olduğu için

            C) İhtiyar olduğu için                              D) Yapılacak işleri olduğu için


2.         Yalan olmayan şey nedir?

a)     Dünyanın çok büyük olduğu

b)     Dünyada gezmenin çalışmaktan daha iyi olduğu

c)      Dünyada görmeğe değer çok güzel yerler olduğu

d)     Her işin bir emek karşılığı olduğu


3.         Dünyanın zevkine varanlar şiire göre kimlerdir?

            A) Hali vakti yerinde olanlar             B) Çalışanlar

            C) Sıhhatli ve zinde olanlar              D) Neşeli ve rahat olanlar


4.         Dünyanın dert ve sıkıntı içinde olduğunu kimler söyler?

            A) Çalışanlar         B) Hatalılar        C) Yoksullar             D) İhtiyarlar


5.         Demirci oğluna neyi öğütlüyor?

            A) Zengin olmayı                              B) Çok çalışmayı                                   
           
C) Okumayı                                      D) Dürüst olmayı


          Asık suratlı insanlardan hoşlanır mısınız desem tabiî bana gülersiniz. Zaten ben de biraz gülesiniz diye söze böyle başladım. Güler yüze ve gülmeye dair olan bu konuşmayıasık suratla dinlemenizi istemem tabiî. Konuşurken söze başladığınız sırada karşınızdakinin kaşlarını çattığını, asık bir suratla sizi dinlediğini görürseniz konuşmak hevesiniz kırılır. Lafı kısa kesip bu tatsız  sohbeti bir an önce bitirmeye bakarsınız. Bir de karşınızdakinin sizi güler yüzle dinlediğini, hatta araya biraz da tatlı söz karıştırarak sohbete renk verdiğini görecek olsanız konuştukça konuşacağınız gelir.

            Zaten öyledir. Güler yüz her şeyden önce insana cesaret verir. Çünkü güler yüzlü insanlar her kusuru hoş gören, affeden insanlardır. Dünyada ilk adımlarını yeni atmaya başlamış bir çocuğa herkes güler yüzle bakar. Onun her kusuru yapabileceğini ve bütün bu kusurların affedilmeye lâyık olduğunu önceden kabul ettiğimiz için çocuk karşısında gülümser bir yüz takınırız. Olgun insanlar, yalnız çocuklara değil, herkese affedici, kusura pek aldırmayıcı bir yüzle bakarlar. Bu dünya öyle çatık kaşla dolaşmaya, şunun bunun kalbini kırmaya değer bir dünya değildir. Onun için güler yüzlü insanlar arasında yaşayanların hayatı daha tatlı geçer.


1.         Güler yüzlü insanların özelliği nedir?

            A) İnsana cesaret verir                         B) Kusuru hoş görür

            C) Affedicidir                                         D) Tümü


2.         “Asık surat” ne demektir?

a)     Küskün, üzgün, öfkeli görüntülü yüz

b)     Sevinçli yüz

c)      Mutlu görünüm

d)     Hareketli yüz


2.            “Sohbet” nedir?

a)     Hoş olmayan konuşma

b)     Hoşa giden karşılıklı konuşma

c)      Karşısındakini kızdıran konuşma

d)     Tartışmalı konuşma


4.         “Tatlı söz” deyiminden ne anlıyorsunuz?

a)     Konu dışı konuşma

b)     Tartışmaya neden olacak konuşma

c)      Kişiyi inciten, hoşa gitmeyen konuşma

d)     İncitmeyen, kişinin hoşuna giden konuşma


5.         Güler yüzlü insanların arasında yaşayanların hayatı nasıl geçer?

            A) Mutsuz geçer                                   B) Tatlı, mutlu geçer

            C) Kavgalı geçer                                  D) Kalbi kırık geçer

6.         “Parçada güler yüzlü insanın hem kendisini hem de çevresini mutlu 
           ettiği
işlenmektedir.” Buna ne diyebiliriz?

            A) Ana fikir ( Ana düşünce)                B) Anlatım özelliği

            C) Yazım biçimi                                   D) Plân


TAHTA ÇANAKLAR

Süleyman Dede iyice yaşlanmıştı. Gözleri görmüyor, kulakları iyi işitmiyordu.Yemeğinin bile doğru dürüst yiyemiyordu. Üstüne başına döküyor, sofrayı kirletiyordu. Bu yüzden gelini de, oğlu da ona kızıyorlar, iyi davranmı- yorlardı.Evde onu tek seven, küçük torunu Ali idi. Ali dedesine acıyor, babasıyla anasının davranışlarına çok kızıyordu.
            Bir akşam yemek yiyeceklerdi. Dede, ekmeğe uzanayım derken, tabağını yere düşürdü. Örtüler kirlendi. Tabak kırıldı. Gelini kızdı, bağırıdı.
           
Ali buna çok üzüldü. Niye böyle yapıyorlardı? Bir gün gelecek, onlar da yaşlanacaktı. Onların da eli ayağı tutmaz olacaktı. Bunu anasına, babasına nasıl anlatmalıydı?
           Yağmurlu bir gündü. Ali’nin anası , babası evdeydi. İşe gitmemişlerdi. Ali, birkaç parça tahta bulmuştu. Tahtaları getirdi. Bir bıçakla onları kesmeye, oymaya başladı. Bir yandan da anasına, babasına bakıyordu. Onlar merak ettiler. Ali bu tahtalarla ne yapıyordu? Yanına gelip sordular:

--Tahta çanakları ne yapacaksın?
            --Sizin için.
            --Bizim için mi?
            İksinin de yüzü kıpkırmızı oldu, söyleyecek tek kelime bulamadılar. 
           Yaptıklarından pişman oldular. Dedenin yanına varıp ondan özür dilediler.

1.         Süleyman Dede için hangisi söylenebilir?

            A) Gözleri görmüyor                            B) Kulakları iyi işitmiyor

            C) Yemeğini iyi yiyemiyor                   D) Tümü


2.         Süleyman Dede’yi evde kim seviyor?

            A) Oğlu                                                 B) Kızı

            C) Gelini                                              D) Torunu


3.         Süleyman Dede tabağı kırınca kızıp bağıran kimdir?

            A) Oğlu                   B) Kızı                 C) Torunu                      D) Gelini

 

4.         “Merak etmek” ne demektir?

a)     Öğrenmede isteksizlik        

b)     Umursamazlık isteği

c)      Öğrenme isteği            

d)     Aşırı duyarlılık

 

5.           “Pişman olmak” ne demektir?

a) Yaptığı işi uygun görmektir.

b) Yaptığının uygun olmadığını anlamaktır.

c) Aşırı kendine güvenmektir.

            d) Kendine güvenmemektir.


            --Sanşo, talihimiz varmış! Şu karşıdaki devleri görüyor musun? İşte bunları karşımıza Tanrı çıkardı. Şimdi hepsinin canlarını cehenneme göndereceğim. Mallarına el koyacağım. Zengin olacağız, zengin!
Seyis, korkuyla gözlerini açtı:
           --Aman sevgili efendim! Ben ortalıkta dev falan görmüyorum, dedi.
           --Görmüyor musun? İşte, yolumuzun üstünde… Ufku kaplamışlar. Hepsi silâhlı. Kollarını sallayarak bize meydan okuyorlar.
           --Şey!.. Sayın efendim, bunlar dev değil, yel değirmenleri. Sizin kol dedikleriniz de onların kanatları…
           --Ben “dev” dedim mi devdir o. Uzatma sen! Anlaşılan korkuyorsun savaşmaktan.

1.         Don Kişot’un “dev” dediği şeyler gerçekte nedir?

            A) Yel değirmenleri                             B) Koyun sürüleri

            C) Bir grup eşkiya                               D) Ağaç topluluğu

2.            Seyisi Sanşo, Don Kişot’a ne diyor?

a)     Devlerin çok kalabalık olduğunu söylüyor.

b)     Savaşmaktan vazgeçmesini istiyor.

c)      Bu savaşta kendisine yardım edemeyeceğini söylüyor.

d)     Ortalıkta dev falan görmediğini söylüyor.

3.         Don Kişot’un devleri yenmek isteyişinin amacı nedir?

            A) Değirmenciyi kurtarmak                B) İntikam almak

            C) Zengin olmak                                  D) Şöhret kazanmak

4.         “Kollarını sallayarak bize meydan okuyorlar.” cümlesinde geçen
     
      “meydan okumak” deyiminin anlamı nedir?

            A) Alay etmek                                     B) Dövüşe çağırmak

            C) Kötü söz söylemek                       D) Kovalamak

5.         “Mallarına el koyacağım.” cümlesinde geçen “el koyacağım” deyiminin anlamı aşağıdakilerden hangisidir?

a)     Mallarından vergi istemek

b)     Mallarına zarar vermek

c)      Mallarını satın almak

d)     Mallarını zorla almak


PASTEUR’UN  BAŞARISI

            Pasteur (Pastör), yaptığı serumun kuduz hayvanı tarafından ısırılmış insanları da kurtaracığına inanıyordu. Fakat asıl zorluk, bir insana verilecek serumun tam miktarını bulabilmekteydi.
           Nihayet beklenen fırsat geldi. Jozef Mayster adında bir çocuk kuduz bir köpek tarafından kötü ısırılmıştı. Çocuğu hastaneye götürmüşler fakat hayatından da ümidi kesmişlerdi. Durum tamamen ümitsiz olduğu için Pasteur: “Vicdan azabı çekmeden Jozef üzerinde deney yapabilirim.” diye düşündü.
           Büyük bilgin, tam dokuz gün, çocuğa çeşitli kuvvette serumlar şiringa etti. Üç ay sonra Jozef tamamen iyileşerek hastaneden çıktı.
           Kazandığı büyük şöhrete, şan ve şerefe rağmen Pasteur, alçak gönüllülüğünü hiç bir zaman yitirmedi. Onun her zaman yinelediği hayat prensibi şuydu: “Çalışınız, hiç bir zaman çalışmayı bırakmayınız.”

1.         Bu parçada, aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır.

a) Pasteur’un geçirdiği sıkıntılı günler.

b) Kuduz serumunun bulunuşu ve bilim adamının çalışkanlığı.

c) Jozef’in talihsizliği.

d) Hastanelerin ve doktorların önemi.

2.         Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Pasteur, kuduz serumunu buldu.

b) Pasteur, Jozef adlı bir çocuğu iyileştirdi.

c) Pasteur, tembel insanları hiç sevmezdi.

d) Kuduz serumunu bulan Pasteur, alçak gönüllü ve çalışkan bir bilim adamıydı.

3.         Pasteur’un hayat prensibi aşağıdakilerden hangisinde
            vurgulanmaktaydı?

a) Çok çalışmalısınız.                         b)  Çocukları sevmelisiniz.

b) Bilim adamı olmak çok zordur.     d)  Herkes başarılı olmak zorundadır.

4.          Pasteur, aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

a) Pasteur, yaşamayı çok seven bir bilim adamıdır.

b) Pasteur, “sağlık hizmetlerinde yetersizlik” olduğunu vurgulayan bir hekimdir.

c) Pasteur, çalışkan, sorumlu ve alçak gönüllü bir bilim adamıdır.

d) Pasteur, çok yardımsever bir insandır.

5.         Bu yazıdan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılmaz?

a) Kazandığı büyük şöhret, Pasteur’u şımartmadı.

b) Pasteur, Jozef’in üzerinde deney yapmamalıydı.

c) Pasteur, büyük bir bilgindir.

d) Jozef'in kuduz köpek tarafından ısırılmasıPasteur'e deney yapma fırsatı verdi.