DERSSSSMARRRRKET

TEST SORULARI  PARÇA SORULARI-1  PARÇA SORULARI-2  PARÇASORULARI-3

PARÇA SORULARI  - 4



ATATÜRK’E SESLENİŞ

Bizler genciz, yeniyiz daha,
Seni görmeden yetiştik, büyüdük.
Tarlaları ırmaklar suladı,
Bizi de sevgin büyüttü Atatürk.

Anlatılır destan destan şimdi,
Destandan büyük işlerin.
Sen olmasaymışın eğer,
Hali yamanmış memleketin.

Bir yandan düşman varmış çünkü,
Bir yandan kör olası cahillik.
Düşman çizmeleriyle kirletirmiş yurdumuzu,
Canımıza okurmuş gerilik.

Alev alev dolaşmışsın Anadolu’da
Gerilik durduğun yerde duramamış.
Uyanmalıyız, silkinmeliyiz demişsin.
Ulusu gayret almış.

Şimdi okullarda oğlan kız,
Ders okur devrimlerini belleriz.
Yaşadığımız bu aydınlık  günlerin,
Değerlerini biliriz.

Üzülme Atatürk’üm, senden sonra
Doğduysak da andımız var.
Koruruz yurdumuzu gerilikten, düşmandan
Son damla kanımız kalana kadar.
                                                            Hasan Latif Sarıyüce

1.        Birinci dörtlükte Atatürk’e kim sesleniyor?

            A) Şair                B) Ulus                 C) Gençlik              D) Atatürk’ü tanımayanlar

2.         Atatürk ve ırmaklar arasında ne yönden bir benzerlik kuruluyor?

            A) Coşkunluk yönünden       
           
B) Büyümeğe yardımcı oluşları yönünden
            C) Cömert oluşarı yönünden
            D) Yaşam gücü verişleri yönünden

3.         “Memleketin halinin yaman olması” şiirde hangi yönden  
             kullanılmıştır?

            A) Memleketin her bakımdan çok kötü bir durumda olması
            B) Memleketin kalkınmış olması
            C) Ulusun cahil kalması
            D) Ulusun tarım alanında geri kalması

4.         Üçünce dörtlük niçin yazılmıştır?

            A) Memlekete düşmanların girdiğini anlatmak için
            B) Yurttaşların cahilliğini belirtmek için
            C) Halkın geriliğini belirtmek için
            D) Memleketin genel durumunu belirtmek için

5.         Dördüncü dörtlüğün ikinci dizesinden ne anlıyorsunuz?

            A) Atatürk’ün durduğu yerden gericilerin kaçtığını
            B) Atatürk’ün ulusun gelişmesini sağlayacak yenilikler yaptığını
            C) Atatürk’ün, gericiliği savunanları bulundukları yerden uzaklaştırdığını
            D) Atatürk’ün gericilere yüz vermediğini

6.         Çocuklar yaşadıkları günlerin değerini nasıl anlıyorlar?

            A) Bugünkü yaşamlarının mutluluk verici olmasından
            B) İçinde bulundukları günlerin aydınlık olmasından
            C) Ulusun geçmeşi ile bugünü kıyaslayarak
            D) Geleceklerine güvenle bakmalarından

7.         Son dörtlükte neye ant içiliyor?

            A) Yurdumuzu, var oldukça her tehlikeden koruyup yüceltmeğe
            B) Yurdumuzu her zaman düşmandan korumağa
            C) Yurdumuz uğrunda savaşmağa
            D) Yurdumuzu her alanda kalkındırmağa


            Doğu Anadolu meşe ormanları, orman diyoruz ya, çoğunluk orman denecek özelliklerden yoksun seyrek çalılıklar biçimindedir. Meşeler, biraz palazlanırlarmış gibi olurken balta yediklerinden, dipten sürdükleri, gövdelerini geliştiremedikleri, süren dallarını da hayvan sürüleri kemirdiği için kısa çalılar biçimine girmişlerdir. Yakacak odun, yapı ve her türlü araç için gerekli kereste, binlrce yıldan beri hep ormanlardan kesilmiştir. O kadar hırpalandıkları yetmezmiş gibi bu gün bile biraz sıkça olan bataklıklarda tahra ile kesilmiş parmak kalınlığında  dalların demetlenerek öbek öbek kurumaya bırakılmış oldukları görülür. O kuru dal demetleri, kışın, hele kar bastırınca, hayvanlara yem olur! Kısaca bozulmamaış, veya bozulmuş da yolsuzluk, göçerler ve başka sebeplerden sataşılamadığı için öyle kalmış, palazlanmaya, dirilip kendine gelebilmeye vakit bulmuş, yükselerek taç kurmuş orman pek azdır.                                                                                                                                "Hikmet BİRAND"

1 .        Doğu Anadolu ormanlarının özelliği nasıldır?

            A) Çok gür meşe ağaçlarıyla kaplıdır.
B) Seyrek çalılıklar biçimindedir.
C) Genellikle makilerle kaplıdır.
D) Boyları yüksek ağaçlarla kaplıdır.

2 .      Parçaya göre kuruyan dal demetleri kışın ne işe yarıyor?

         A) Sobada yakılıyor.                         B) Çobanlar ısınmak için yakıyor.

         C) Köylüler saatmak için alıyor.      D) Hayvanlara yem oluyor.  

3 .      Yazar yurdumuzda bozulmamış orman sayısı hakkında ne söylüyor?

         A) Bozulmamış orman çok fazladır.

         B) Ormanlarımızın yarısına el değmemiştir.

         C) Ormanlarımızın yüzde yetmişi bozulmamıştır.

       D) Bozulmamış orman pek azdır. 


ANKARA ÇİĞDEMİ

            "……………………    
    
       Biraz ilerliyor ve yamaçta yükseliyorum. İşte yine bir akçiğdem. Bir daha, bir daha… Az solda  ve yukarıda sarı çakılların arasından mor bir leke parıldıyor. O tarafa yöneliyorum, akıyorum. İşte mor bir çiğdem! Onunla da selamlaşıyor, kısa bir sohbetten sonra vedalaşıyorum. Bu taşlı ve çakıllı yamaca sahiden bahar gelmiş.
           Nihayet parlak, koyu, sarı çiçekleri güneşe karşı çevirmiş olan Ankara çiğdemini buluyorum. Hemen yanı başına çömeliyor, hoşbeşe başlıyorum:
           Bu yamaçlarda bir buçuk saatten beri seni arıyorum. Sizinkilerin hepsiyle görüştüm. Seninle konuşacağım şeyler çok. bana hikâyeni anlatır mısın?
           Buyurun, …. …. biraz dinlenin de rahat rahat konuşalım.
          
--Senin adın Ankara çiğdemidir. Sana bu adı kim verdi? Ankara'dan başka bir yerde yetişmez  misin?
           --Biz Ankara'nın yerlisiyiz.Daha Ankara kurulmadan, hatta buralara insan ayağı bile basmadan biz bu yamaçlara yerleştik. Oldum olası buralıyız. Fakat yalnız ankara'ya yerleşip kalmadık, bütün Anadolu'ya yayıldık. İstanbul'a kadar bile gidenlerimiz var."    
                                                                                   
                               HİKMET BİRAND
                                                                                                                                               
( Anadolu Manzaraları'ndan )

1 .      Yazar, çakılların arasında ne görüyor?

          A) Mor bir çiğdem                               B) Beyaz bir lâle

          C) Küçük bir kuş                                 D) Küçük bir sincap

2 .      Yazar, baharın geldiğini nasıl anlıyor?

          A) Kuşların ötüşünden                        

          B) Havaların ısınmasından

          C) Çiğdemlerin açmasından                

          D) Kelebeklerin çiçeklere konmasından

3 .      Yazar "sizinkilerin hepsiyle görüştüm." demekle kimi ya da kimleri
         anlatmaktadır?

          A) Kendi arkadaşlarını                         B) Diğer çiçekleri

          C) Bütün çiçekleri                               D) Bütün komşularını

4 .      Yazar, bir buçuk saattir neyi aramaktadır?

          A) Meyve ağaçlarını                            B) Yeşermiş ovaları

          C) Ankara çiğdemini                            D) Göçmen kuşları

5 .      Yazar, Ankara çiğdeminden neyi öğrenmek istiyor?

          A) Hayatından memnun olup olmadığını

          B) Ona adını kimin koyduğunu

          C) Baharın gelip gelmediğini

          D) Renginin nasıl olduğunu

6 .      Parçada, yalnız insana ait olan bir özellik çiğdemde de  görülmektedir.
          Bu özellik nedir?       

          A) Çiğdemin yüzünün güne doğru dönmesi

          B) Çiğdemlerin yamaçlara yerleşmesi

          C) Çiğdemin konuşması

          D) Hiçbiri

7 .      Ankara Çiğdemi bulunduğu yere ne zaman yerleşmiştir?

          A) Ankara kurulduktan sonra                B) İki yıl önce

          C) Ankara kurulmadan önce                 D) bir ay önce

8 .      Parçanın türü aşağıdakilerden hangisi olabilir?

         A) Biyografi           B) Makale              C) Fabl                  D) Fıkra


 

BALCI DAYI

          Balcı Dayı'nın dükkânı şehrin en işlek yerindeydi. En güzel bal , en temiz bal , bu dükkândaydı. Dükkânın içi tertemizdi. Raflarda kavanozlar , kavanozlar içinde çeşit çeşit bal vardı: Sarı , kahverengi , esmer , petekli , peteksiz ballar.
           İlk günlerde Balcı Dayı , çok iş yapıyordu. Herkes ona uğruyor , balı ondan alıyordu. Ama Balcı Dayı'nın bir eksiği vardı. Kimseyle konuşmazdı. Asık suratlıydı. İstenilen balı tartar , müşteriye verirdi. Onun ardından "güle güle" bile demezdi.
           Alıcılar içlerinden :
            _ Böyle satıcı olur mu ? Suratından düşen bin parça oluyor , diyorlardı.
            Bu yüzden olacak , Balcı Dayı'nın dükkânına bir gelen bir daha gelmez oldu. Alışveriş iyice azaldı. Balcı Dayı, bütün gün alıcı bekliyordu.
                                                                                                                 Ziya Gökalp  

1.       Balcı Dayı'nın dükkânı nasıl bir yerdedir ?

          a) Sokak arasında                            b) İşlek bir yerde

          c) Şehre oldukça uzakta                  d) Cadde başında

2.       Balcı Dayı'nın dükkânı nasıldır ?

          a) Oldukça dağınıktır.                        b) Rafları çok pistir.

          c) İçi çok temizdir.                             d) Kapısı , penceresi boyasızdır.

3.       İlk günler Balcı Dayı'nı dükkânının iş durumu nasıldı ?

          a) Çok ağır gidiyordu.                       b) Oldukça iş yapıyordu.

          c) Kimse ona uğramıyordu.              d) Müşterileri sayılıydı.

4.       Balcı Dayı'nın en önemli eksiği neydi?

          a) Şakacı nbiri olması                       b) Giyiminin iyi olmaması

          c) Asık suratlı olması                         d) Balını pahalı satması

5.          Aşağıdakilerden hangisi Balcı Dayı'nın bir özelliği değildir ?

          a) Asık suratlı bir insandır.                                                                    
         
b) Müşterileriyle konuşmayan biridir.
          c)  Alıcılara güler yüzlü davranan bir insandı.
          d) Müşterilerine güle güle demeyen bir insandı.


                                                ATEŞ  PAHASI

          Kanuni Süleyman, malyetiyle birlikte bir köy civarında avlanırken, birdenbire yağan yağmurdan hayli ıslanır. Isınıp kurumak için bir köy evine sığınır.
          Köylünü yaktığı ateş karşsında ısınırken memnun olduğu ve ateşin o andaki önemini anlatmak için:
         "Şu ateş bin altın eder doğrusu"der.
        Yağmurun devem etmesi yüzünden köylünün, tanımadığı, fakat önemli şahıslar olduğunu tahmin ettiği misafirler, geceyi evde geçirmekzorunda kalırlar.
         Ertesi gün ayrılırkenborçlarını soran Kanuni'ye köylü:
        "Bin bir altın"der.
         Kanuni Süleyman ve misafirler şaşırırlar, sebebini sorduklarında köylü:
         "Ateşin bin altın ettiğini siz söylemiştiniz, bir gecelik yer ücreti de bir altındır, olur bin bir altın"der.
        "Ateş pahası" sözü, ondan sonraçok pahalı şeyler için söylene gelmiştir.

1-       Kanuni Süleyman nereye sığınır?

          a- Köy evine          b- Camiye                  c- Müzeye                  d- Okula

2.       Kanuni Süleyman neyin değerini belirtiyor?

          a- Okulun               b- Ateşin                     c- Yolun                     d- Ormanın

3.       "Maiyet" ne demektir?

          a- Üst görevlinin yanında bulunan kişiler

          b- Üst görevli

          c- Köylülerden her biri

          d- Köylülerin yakınları

4.        "Şahıs" kelimesi yerine hangi kelimeyi kullanamayız?

          a- Kişi                      b- Kimse                   c- Zat                         d- Uygun         

5.          "Sebep" kelimesinin eş anlamlısı hangisidir?

          a- Neden                 b- Seçme                  c- Seçkin                  d- Olgun